Çarşamba, Ocak 25, 2006



kapattık. bir süre şuradayız

Cumartesi, Ocak 14, 2006

burayı da boşlamışız epeydir...

Cuma, Eylül 02, 2005

bu şarkı da içindeki cd'yi patlatan cd-rom sürücüme gitsin...
you do something to me
something deep inside
i´m hanging on the wire
for a love i´ll never find
you do something wonderful
and chased it all away
mixing my emotions
that throws me back again
hanging on the wire,
i´m waiting for the change
i´m dancing through the fire,
just to catch a flamean´ feel real again
hanging on the wire,
i´m waiting for the change
i´m dancing through the fire
just to catch a flamean´ feel real again
you do something to me
somewhere deep inside
i´m hoping to get close to
a peace i cannot find
dancingthrough the fire
just to catch a flame
just to get close to
just close enough
to tell you that...
you do something to me
something deep inside

Cumartesi, Temmuz 09, 2005

yorumsuz

önce şu adrese ardından bu adrese bakmak lazım. fazla söze gerek yok...

Cumartesi, Temmuz 02, 2005

what the dreams may come

kulağımda ipod'la uykuya daldıktan sonra kafamda deniz gözlüğü elimde şnorkel'le sprite reklamındaki gibi havuza atlamamın tek sebebi çalan şarkının malaguena salerosa olmasıdır. zira rüyanın devamında yaptığım şaklanbanlıklarla kill bill 3 'e bolca malzeme çıkarmışımdır.

Çarşamba, Haziran 22, 2005

- tava yerken patatesin damağıma yapışması sonucu damağım 2 yerden su topladı. ağzımın içi fiziki coğrafya haritasına döndü.

-arabayı parkederken müziği kıstığımı farkettim. diğer türlü parkedemiyorum.

- büfelerde prezervatif satılmaması çok enteresan. bu sektörde bi açık gördüm. (belki de vardır sadece aklıma geldi. gidip sormuşluğum yoktur büfeciye)

Salı, Haziran 21, 2005

i have a dream

son günlerde gördüğüm rüyalar david lynch filmlerini aratmıyor. rüyalarımın ortak öznesi de nedense ahmet.

1. rüya : hande'yi (eski sevgili) tekme tokat dövüyorum. hande'yi ahmet yüzünden dövdüğümü farkedip ahmeti dövmeye başlıyorum. ardında adamı döverek asansörden indirip sokaktaki jandarmaya teslim ediyorum. "alın bunu. bu adam asker kaçağı" diyerek...

2. rüya : ahmet'le kıbrısta magosa'dan lefkoşaya kadar koşuyoruz (40 km) üstelik bi köprünün viyadüklerine çarparak durdurabiliyorum kendimi. devamında kara çarşaflı bir yankesici paramızı almaya çalışyor.

3.rüya : kenan evrenle marmariste tavla oynuyorum. tavla siyah. pullar siyah. zarlar siyah. kenan paşa sürekli düşeş attığını iddia ediyor. sinirlenip tavlayı kafasına çarpmak istiyorum ama yanımızda mesut yılmaz var. ona saygımdan bişey yapamıyorum. hay allahım.

Cumartesi, Mayıs 28, 2005

bugün hıncal uluç gibi yazmak istiyorum;
haftasonu kıbrıstaydık. değerli dostum kerim'in ısrarlarına dayanamayıp ilk uçakla soluğu cennet adada aldık. kıbrıs şimdiye kadar 2. monte carlo olmamışsa bu tembel kıbrıs halkının suçudur.neyse sıkıldım madde madde yazayım

* magosa tam bir öğrenci şehri. üniversite olmasa bi bok olmazmış. petek pastanesine gidilip milk shake içilmeli. kaleiçi görülmesi gereken bi mekan. adını hatırlayamadığım bi yerde şeftali kebabı yenebilir bitişiğinde de gay pavyon var (evet bar değil pavyon). kıbrıs'ın meşhur cin-hayalet hikayeleri kaleiçi'nde geçiyor. o yüzden gece gitmemekte fayda var. yemekleri fena değil. porsiyonlar çok büyük. insanın obez olması işten bile değil.


*lefkoşa sıradan bi başkentmiş. başkent dediysek erdemliden birazcık büyük. üstelik taksi bulmak mümkün değil. adını bilmediğim bi semte gidip restore edilen evleri görmek lazım. devamında rum kesimini gören parka gidip rum tarafıyla türk tarafını karşılaştırınca türk tarafının hali içler acısı görünüyor. dramatik bir sahne. yemekler fena değil. porsiyonlar çok büyük. tavuğun içine saçma sapan bişey doldurup tavuk dolma diye satıyolar uzak durulmalı.

*girne tam bir turizm cenneti.kıbrısta olduğunuzu unutacağınız tek şehir sanırım. gürültülü hareketli. limanın en güzel yerine simit dünyası açmışlar. pasaport restoranda içli köfte yenilmeli. limandaki barlarda ingiliz biraları bulunuyor. kumarhanelerden arta kalan yerleri bahis merkezleri kaplamış. yol ortasında tombala oynatmalarından korktum.

genel olarak ele alırsak,
*kıbrıs halkı anlaşılmaz biçimde çok zengin. paranın kaynağını sorguluyor insan.
*bütün taksiler son model mercedes , otobüsler 74 model.
*kıbrıslılar türk'ten çok ingiliz gibi yaşıyor. kıbrıs esnafından sağlam bir fırça yiyip ayar almanız kuvvetle muhtemel.
*kumarhaneleri gezmek lazım. ama para kazanmak pek olası görünmüyor. havalandırma sistemlerinden şüpheleniyorum. insan bir süre sonra içeride aptallaşıyor. ama herşeyin sınırsız olması bu mekanları gözümde çok cazip yaptı.
*magosadaki cindy masaj salonundan uzak durun tam bir para tuzağı.
*rusların üstün ırk olduğuna inanıyorum.

Pazartesi, Mayıs 16, 2005

kimi şarkılar vardır. ilk dinlemede bi boka benzemez ama dinledikçe vay anasını dedirtir adama. gökhan kırdar'ın üstüme basıp geçme şarkısı da böyleymiş. dinledik. dinledikçe de efkarlandık. içtik, güzelleşemedik...

yatırmak istediğim parayı önce eski yeni diye ayırıp sonra bütün atatürk kafalarını üstüste getiren, fal bakar gibi bütün parayı masaya serip kontrol eden; devamında da ırzına geçer gibi parayı sayan ve son olarak 1500 ytl fazla çıkaran banka memuresine teessüflerimi sunuyorum...

Perşembe, Mayıs 12, 2005

beşi bir yerde


besbir
Originally uploaded by sdundar.
bugünkü blog'umuz kadıköyden rüştü , alex , tuncay ve aziz yıldıvım 'a gitsin.

Çarşamba, Mayıs 11, 2005

akrostiş

akrostiş adına şöyle bir şeyler karalamışız.

bunlar özlem'den gelmiş

Saçlarına kırlar mı doldu arkadaş
Üzgün müsün yoksa adaş
Leylaklar açtı dön
Ey sesine kurban olduğum
Yağmur yağıyor günlerdir
Manisa tarzanı da yolda
Allah aşkına bak sen şuna
Neylersin deli gönül

Sen sende misin deli
Ümitsiz misin neyi
Levazamatçılar da bekleyi bekleyi
Orkideleri al gel

bunlar da benden çıkmış;

ördeklere yem verdim bu sabah
zambakları da suladım tabii
leylaklar kurumuş oturdum ağladım
en çok senin yokluğuna ağladım
madem içmeyecektin neden kolanın kapağını açtın

sümbüller laleler yel değirmenleri
üstümde bi ağırlık var özlüyorum gidenleri
lezbiyen bi sevgilim olsa hiç üzülmezdim
en azından erkeklerle değilmiş derdim
yarabbim aklımı ihsan eyle
maşuk kulunu figan eyle
arabada manyak pipo tüttürürüm
ne biçim şiir bu, böyle sanata tükürürüm

Opel corsa, toyota corona
Paran varsa mercedesten şaşma
Elin oğlu binerken alfaya boraya
Leylim, sen binersin ladaya samaraya

Canım, gülüm, sevgi kelebeğim
Opel corsa dedin başımın etini yedin
Razı olsaydın şahine doğana
Satmazdık şu evi üç otuz paraya
Anladın sen anladın hadi şimdi uza...

Salı, Mayıs 10, 2005

zeytinli poğaça yemek isteyip de bulamadığım zamanlar çok agresif oluyorum.

Pazartesi, Mayıs 09, 2005

bmmbı bmmbı löoufşj ljn şjluj

dan brown'ın son kitabını da ( ihanet noktası) okudum. 4 kitap sonunda insanın kafasında ciddi bir "dan brown tarzı kitap yazma rehberi" oluşuyor. kısaca din-aristokrasi-gizem-cinsellik-teknoloji diyebilirim. hatta ülkü tamer zamanında şunu yazmış. oradaki teknik uygulanarak başlık da çözülebilir.

aras kargo p.tesi günü izmir'den çıkan kargomu cuma günü izmir'e ulaştırarak akıl almaz bir kargoculuk başarısı gösterdi.

Cumartesi, Mayıs 07, 2005

bilgisayarım benimle fena halde kafa buluyor. kasaya dokunduğum an küstüm çiçeği gibi kapatıyor kendini. üstelik empati yoksunu. "klavye bozuk devam etmek için f5'e basın" gibi şeyleri kastediyorum.

Cuma, Mayıs 06, 2005

got the big picture?


carre
Originally uploaded by sdundar.

senelerdir sola dönük kırmızı bir ok ve sağa dönük mavi bir çapadan oluştuğunu sandığım carrefour logosu meğersem kocaman bir C harfi barındırıyormuş. (büyük resim diyorum

edit: carrefour demişken adamlar gima ' yı almış. üstelik koç 'a hayatının kazığını atarak. migros misilleme yapar da tansaşı alır mı? ardından walmart da migrosu alır mı? o zaman seyreyle gümbürtüyü.

Pazartesi, Mayıs 02, 2005

may the force be with you


kd2
Originally uploaded by sdundar.
kadir inanır profilo reklamında oynamış. oynamış da şöyle bir mantık hatası var sanki. bütün camı çerçeveyi indiren hırçın bakışlı kadir efendi profilo mağazasının camlarını neden kıramıyor? profilo cam üretmeye başladı da biz mi duymadık?

Cumartesi, Nisan 30, 2005

sen ciddiye alma hala

arkadaş blog sitesine resmini koyacağıma inanmamıştı. buyur bak buradan görebilirsin. kimi mi kastediyorum? anladın sen anladın...

baklava diyorum bebek


baklava
Originally uploaded by sdundar.
gecenin bir yarısı 1 kg baklavada kaç dilim olduğunu tartışıca sabaha da sarkıyor malum mesele. ama ısrarlıyım 24 dilim var.Üstelik bu dilimin boyutuna da bağlı değil mi? evet...

deneme

bi deneme daha

deneme

deneme